Nüfüsu 2000’den düşük olan yerleşim yerlerinde 2 dönümden küçük arsalar, imar dışı bırakılarak tarlaya dönüştürülüyor.
Son günlerde öğrenildiği üzere, 2000’den az nüfusa sahip, 1923’ten önce veya 1923 ile 1983 yılları arasında kurulan yerleşim yerlerinin sınırlarını, arazi kullanımını ve imar koşullarını belirleyen yeni 129/2025 sayılı kararname kapsamlı değişiklikler getiriyor. Özellikle 2 dönümden küçük arsalar olmak üzere birçok arsa, 2000’den az nüfusa sahip yerleşim yerlerinde yapılaşma hakkını kaybetmesi nedeniyle büyük bir huzursuzluk ve güvensizlik yaşanıyor.
Yerleşim yerlerinin mevcut sınırları yatay olarak daraltılıyor ve yalnızca 1983’e kadar inşa edilmiş olanları kapsıyor; 1983’ten günümüze kadar inşa edilmiş bölgeler için ise belirli koşullar geçerli olacak. Yani, yerleşim yeri sınırları olarak yalnızca 1983’e kadar olan yapılaşmayla belgelenenler kabul ediliyor; çoğu durumda genişleme hakkı veren (çoğunlukla 1985’te) sonraki valilik kararlarıyla oluşturulanlar kabul edilmiyor. Bu, yeni bir yerleşim yeri sınırının belirlenemeyeceği, yalnızca mevcut olmayan yerleşim yerlerinde yeniden onaylama, sınır belirleme veya sınırlandırma yapılabileceği anlamına geliyor.
Yatay sınırları daraltılıyor ve genişleme imkanı bulunmuyor. Bu, özellikle 2 dönümden küçük arsalar olmak üzere birçok arsanın, mevcut bir kamu yoluna cephesi olması gibi katı ve özel kriterleri karşılamadıkları takdirde yapılaşma hakkını kaybetmesi anlamına geliyor.
Manos Kranidis: Yunanistan’daki imar işleri tam bir karmaşa
POMİDA (Mülk Sahipleri Birliği) Bilgilendirme Sekreteri ve İnşaat Mühendisi Manos Kranidis, MEGA’ya değişiklikler hakkında konuştu.
Manos Kranidis “Yunanistan’daki imar işleri tam bir karmaşa. Yasayı 2-3 kez okudum ve hala anlamaya çalışıyorum. Yarattığı sorun hukuk güvenliği eksikliği. 2000’den az nüfusa sahip yerleşim yerleri 2023’te sınırlandırılmıştı. Diğer kısımlar ise 1983’e kadar, yani Tritsi yasası döneminde sınırlandırılmıştı.
Oraya bir hüküm geldi ve valiler 83’ten sonra yerleşim yerlerini daha da genişletti ki bu da Danıştay tarafından anayasaya aykırı bir hata olarak değerlendirildi. Sonuç olarak, şimdi bu taslakta, sınırlandırılmamış ve yeni kararnamelerle-imar planlarıyla sınırlandırılması gereken yerleşim yerlerinin sınırlandırma kriterlerinde, 1983’ten sonraki tüm alan yerleşim yeri sınırlarının dışında kalıyor ve bu da imarsız ve yapılaşmaya uygun olmayan hale geliyor. Ne zaman? Yerel imar planı yapıldığında,” dedi.
Şu anda yaklaşık 11.000 yerleşim yeri bir belirsizlik içinde bulunuyor.
Çevre ve Enerji Bakanlığı’nın 10.000 yerleşim yerinin sınırlarını ve yapılaşmasını belirleyen kararname hakkında ERT News’e konuşan Mekansal Planlama ve Kentsel Çevre Genel Sekreteri Efthimios Bakoyannis, ülkedeki yerleşim yerlerinin yapılaşma rejiminde dünden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini açıkça belirtti. “İmar mevzuatı ve imar planlaması çok karmaşık bir konu ve sıradan vatandaşların, hatta imar konularında uzmanlaşmamış mühendislerin bile anlamakta zorlandığını açıkça anlıyorum. Bu nedenle de çok sık bir şekilde gerçek verilere tekabül etmeyen bilgi yayılımı oluyor,” diye vurguladı.
“Hükümet olarak, arazi kullanımını, imar koşullarını, çevresel koruma, imar dışı yapılaşma ve yerleşim yeri sınırlandırması ile ilgili bir dizi sorunu ve ülkenin kronik sorunlarını çözmek için ülkede yerel imar planları yapmaya karar verdik. Neden yerleşim yeri sınırlandırması? Çünkü aslında, Danıştay kararlarına göre sınırlar geçersiz kabul edildi. Bu nedenle, imar planlamasında bir hukuk güvenliği olması için, spesifikasyonları olan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi hazırladık.
Dolayısıyla bu kararname, yerel imar planları tarafından yerleşim yerlerinin nasıl sınırlandırılacağının spesifikasyonlarını belirliyor. Bu spesifikasyonlar doğrudan uygulanabilir değil. Yani bir sabah uyandığımızda yerleşim yerlerindeki yapılaşma rejimi değişmedi. Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, bakanlığa ve seçtiği araştırmacılara, araştırmacıların her bir yerleşim yerine giderek gerçek verileri nasıl kaydedeceğinin yöntemini, metodolojisini ve bilimsel kriterlerini veriyor,” diye vurguladı.
Devamında “Danıştay tarafından sınırları iptal edilen Rethymno ve Pilio yerleşim yerleri dışında ki buralarda uzun zamandır, yani 2019’dan beri inşaat ruhsatı verilmiyor. Diğer tüm yerleşim yerleri için bu kararnmame, bugün geçerli olan imar koşullarının değişimiyle ilgili değil.
Size bir kez daha açıklıyorum ki bu kararname, yerleşim yerlerini bundan sonra nasıl planlayacağımız ve sınırlandıracağımızın spesifikasyonlarıdır. Bugün valiliklerden kalan imar koşulları geçerli ve bu kararname ile uygulayacağımız spesifikasyonlara sahip yerleşim yeri kararnameleri yapılana kadar geçerli olmaya devam edecek,” diye sözlerini tamamladı.
Arsa sahipleri gayrimenkullerinin değerlerinin kaybetmesinden korkuyorlar
Hükümet, bu düzenlemeyle Kullanım Kontrol Alanları’nı (KKA) düzenleyecek ve bunlar içerisinde iki ila dört dönüm arasında bir büyüklük belirlenecek. Dolayısıyla iki dönümden büyük arsası olanlar inşaat yapabilecek. 2 bin metrekarenin altındaki arsa sahipleri, bunları çok düşük bir bedelle satabilecek veya tarlaya dönüştürebilecekler.
Bu düzenlemenin gayrimenkulün değer kaybetmesine ve neredeyse bedava toplu satışlara yol açması mülk sahiplerini endişelendiriyor. Kimse Danıştay’ın, 2.000’den az nüfusa sahip yerleşim yerlerinde, tıpkı plan dışı inşaatlarda olduğu gibi, 2 dönümden küçük arsalara ev yapımını yasaklayabileceği bir mülkü elinde tutma riskine girmek istemiyor. Bu düzenleme sadece büyük arsa sahiplerinin inşaat izni alabilmesi demek olduğundan, arsa satışlarını spekülasyona açık hale getiriyor.
Kaynak: Documento